Gida

Mucizevi besin 'bal'

Yarım kilo bal için 17 bin arı 10 milyon çiçeği ziyaret ediyor. Bu değerli besin, mucizevi üretilişinin yanı sıra vücutta da harikalar yaratıyor.

Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Sunay ile bal hakkında geniş sohbet etme fırsatı buldum. Ve üretiminden tüketimine öğrenmemiz gereken pek çok nokta olduğunu fark ettim. Bal nasıl oluşur? 1 kg. bal için arılar ne kadar çalışır? Çiçek ve çam balı arasındaki farklar neler? Şimdi Aslı Hanım’dan bunları öğrenelim, ilerleyen haftalarda balla ilgili bazı önemli araştırma sonuçlarını paylaşacağım.

ÇALIŞKAN ARILAR
Arılar 20 milyon yıldır bal üretiyor. Nektar yani çiçeklerden toplanan şeker, su ve bazı başka eser miktardaki maddeleri içerir. Arılar balı kovanlara keselerinde taşırlar. Bal, nektar olarak bilinen kolay bozulan ince tatlı sıvının, arıların vücutlarından salgıladıkları bir takım enzimlerle işlenmesi sonucu, dayanıklı, yoğun ve yüksek besin değeri içeren bir gıda maddesine dönüştürülmesiyle elde edilir.

Mayalanmış Gıdalar Hakkında Bilmedikleriniz

Mikroorganizma ve/veya enzim aktivitesi ile gerçekleşen önemli bir gıda muhafaza tekniği olarak mayalanma (fermantasyon), aslında atalarımız tarafından sucuk gibi besinlerin îmâlinde asırlardan beri uygulanan bir tekniktir. Gıdalara birtakım hususiyetleri kazandırma maksadıyla uygulanan mayalanma, soğuk muhafaza teknolojisinin bulunmadığı zamanlarda, gerek gıdaların daha uzun süre muhafaza edilmesi, gerekse gıdalara alışılmışın dışında tat ve aroma kazandırmak için yapılmıştır. Mikroorganizmaların bu faaliyetlerdeki rolü ancak 19. yüzyılda anlaşılmış; günümüzde ise, mayalanma teknolojisi mühim bir araştırma sahası hâline gelmiştir.

En çok bu besinler zehirliyor

Özellikle yaz aylarında artan besin zehirlenmesine yol açan bakteriler üremek için et, süt, tavuk, yumurta gibi proteince zengin besinleri tercih ediyor.

Toplum sağlığını yakından ilgilendiren besin zehirlenmelerinin bir mikroorganizma veya buna ait toksinle bulaşan gıdanın yenmesinin ardından ortaya çıktığını söyleyen Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hande Aydemir, bazı gıdalara dikkat çekti.

Kuluçka dönemleri besin zehirlenmelerine neden olan mikroorganizmaların türüne göre 1 ile 72 saat arasında değişkenlik gösterdiğini, ilk ortaya çıkan yakınmaların ise ishal, bulantı, kusma, karın ağrısı, karında kramp gibi etkenler olduğunu anlatan Aydemir, şunları söyledi:

Besinleriniz taze mi bayat mı?

Hem sağlığımız hem de ağız tadımız için gıdaların bayatlarından kaçınmalıyız. Öncelikle ambalajlı ürün alırken mutlaka ve mutlaka üretim ve son kullanma tarihlerini kontrol ediniz. Son kullanma tarihi geçmiş ürünler için görevlileri uyarınız. Peki ambalajı olmayan gıdalar için ne yapacağız? Bunu satıcıların sözlerine güvenerek yapmak pek akıl kârı değildir. Bu nedenle hangi gıdanın nasıl taze, nasıl bayat olduğunu öğrenmekten başka çaremiz bulunmuyor.

İşte bazı gıdaların taze olup olmadıklarını anlamak için birkaç püf noktası:
Dana eti alırken yağına bakmak lazım. Yağı hem beyaz olmalı hem de dokununca sımsıkı olduğu hissedilmeli. Dana ne kadar yaşlanmışsa, yağının rengi de o kadar sararır.

Alırken en çok dikkat etmemiz gereken gıda mantardır. Bilmediğiniz yerlerden, özellikle seyyar satıcılardan kesinlikle mantar almayınız. Bildiğiniz ve güvendiğiniz yerlerden alırken de dikkatli olmayı yine unutmayın. Mantarın lekesiz olanı makbuldür. Renginin de beyaza yakın ya da hafif bej olanını tercih edin.

GDO'lar sağlığa zararlı mı değil mi?

Genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) yönelik olumsuz eleştirilerin bilimsel gerçeklikten uzak, toplumda paranoya yaratmaya yönelik olduğu öne sürüldü.

AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Nedim Mutlu, genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) yönelik olumsuz eleştirilerin bilimsel gerçeklikten uzak, toplumda paranoya yaratmaya yönelik olduğunu öne sürdü.

ABD'de Nebraska Üniversitesi'nde genetiği değiştirilmiş organizmalar üzerine 10 yıl boyunca araştırma yaptıktan sonra bir süre önce Akdeniz Üniversitesi'nde göreve başlayan Yrd.Doç.Dr. Nedim Mutlu, GDO'ların organik ürünler gibi güvenle kullanılabileceğini söyledi. Yrd.Doç.Dr. Mutlu, “Bu ürünleri yetiştirir ya da yetiştirmezsiniz. Ama bu ürünlere körü körüne karşı çıkmak, ürünlerin kanser, kısırlık gibi hastalıklara neden olduğunu hatta insanı zehirlediğini söylemek bilimden uzaklaşmaktır” dedi. Yrd.Doç.Dr. Nedim Mutlu, GDO'ların bazı Avrupa ülkelerinde yasaklanmasının sağlıkla değil, politik kararlarla alakalı olduğunu söyledi.

İşte dünyanın en sağlıklı yiyecekleri



İnsanlar için mükemmel beslenme listesi yoktur. Ancak, her çeşit beslenme planında yaygın olan tek şey, tüm yiyeceklerin çok az işleme tabi tutulmasıdır. Kabuklu kuru yemişler, yaban mersini, işlenmemiş süt, açık mezrada kesilen et gibi işlenmemiş yiyeceklerin her zaman sağlıklı olduğu biliniyor. Bitkisel özler, enzimler, vitaminler, mineraller, antioksidanlar, antiinflamatuar ve sağlıklı yağlar içeren bu yiyecekler, sizi sağlıklı ve zinde tutar.

Forbes dergisi, sağlık sayfalarında dünyanın en sağlıklı 12 yiyeceğini açıkladı.

İşte Amerikalı ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden'ın kitabından derlenen dünyanın en sağlıklı gıdaları:

Soğan - sarımsak: Mide, prostat, yemek borusu kanserlerine karşı korur. Kalp hastalığı riskini yüzde 20 azaltıyor.

Yaban mersini: Kanserden koruyan antioksidanlar içerir ve hafızayı güçlü kılıyor. Lif bakımından zengindir.

Süt sıcaklarda enerji veriyor

Büyüme ve kemik gelişimi üzerinde büyük etkisi bulunan süt, sıcak havalarda artan su gereksinimi ve zindeliği korumak için gerekli enerjinin de kaynağı.

Uzmanlar, 'Yüzde 90'ı sudan oluşan süt, vücudun su ihtiyacının bir bölümünü karşılıyor. Her gün 2 bardak süt içerek sıvı ihtiyacının önemli bir kısmı karşılanabiliyor. İçeriğinde kalsiyum, fosfor, iyot, sodyum ve magnezyum gibi mineralleri barındıran süt, yağda eriyen vitaminlerin (A, E, D, K) vücut tarafından emilimini de sağlıyor' diyor. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği yetkilileri de hijyen olmayan, denetimden uzak, su ve nişanta gibi maddeler eklenerek besin değeri azaltılabilir süt ve ürünlerinin zararlı hastalık yapıcı mikroorganizmalar içerebildiğini söyledi. Yetkililer, 'Bu nedenle tüketicinin; sağlığını koruyabilmek ve kaliteli beslenmek için süt ve süt ürünleri satın alırken ambalajlı, etiket bilgisi ve üretim izni olan sağlıklı ve güvenilir ürünleri tercih etmesi gerekiyor' uyarısında bulundu.

Lifli Besin Tüketmenin Yararları

Lifli besin tüketiminin barsak hareketlerinin düzenlenmesinde, kabızlıkta faydalı olduğunu hemen hepimiz duymuşuzdur.Oysa barsaklar üzerindeki faydalarının yanında diabet ve kalp hastalıkları riskini azaltıcı etkileri gibi daha birçok yararlı etkileri vardır.

Bitkisel gıdalarla beslenmenin en önemli özelliklerinden biri sebze, meyve, tahıllar,baklagiller gibi gıdaların içeriklerindeki liflerdir. Posa olarak ta bilinen lifler sindirim sistemimiz tarafından sindirilemeyen, bitkilerin hücre duvarlarını oluşturan ve besin değeri olmayan maddelerdir.Lifler mide, ince ve kalın barsaklardan değişikliğe uğramadan geçerler.

Lifler suda eriyen ve erimeyen olmak üzere iki kategoriye ayrılırlar.

Suda Erimeyen Lifler: Selüloz, hemiselüloz ve lignin gibi yapısal liflerdir ve diyetle alınan posanın büyük çoğunluğunu oluşturur. Bu tür lifler barsak sisteminin hareketlerini düzenleyerek kabızlığı engeller ve dışkının kıvamlı olmasını sağlar.Su tutarlar ve sindirime yardım ederler. Atık maddelerin barsaktan geçiş süresini kısaltarak hemoroid,divertikül ve diğer barsak hastalıklarına yakalanma rikini azaltır. Tam buğday unu, kepekli buğday, ceviz ve birçok sebze bu grup lifleri içerir.

Kanserden Korunma Diyeti

Diyetin ve beslenmenin kanserin gelişiminde oynadığı rolü değerlendirmek ve açıklığa kavuşturmak için birçok araştırma yapılıyor. Hiçbir dolaysız neden-sonuç ilişkisi kanıtlanmadıysa da, istatistikler bazı gıdaların bazı kanser tiplerinin riskini arttırabildiğini ya da azaltabildiğini göstermektedir.

Amerikan Kanser Derneği ve Ulusal Kanser Enstitüsü, insanlarda bazı kanser türlerinin gelişme riskinin azaltılmasına yardımcı olmak için diyet kuralları hazırladı. Genel olarak sağlıklı bir diyet için genel tavsiyeler içermektedirler:

-Normal bir vücut ağırlığını koruyun. Başta prostat, pankreas, göğüs, yumurtalık, kalınbağırsak, safra kesesi ve rahim kanseri gelmek üzere, insanlarda bazı kanserlerden ölme oranı şişmanlıkla bağlantılıdır.

Ekmeksiz yapamam diyenlere müjde!

Halk arasında şişmanlattığı söylenen ve rejim yapılırken ilk olarak azaltılan ekmek, diyetisyenler tarafından yenmesi gerektiği söyleniyor.

Çorum Devlet Hastanesi Diyetisyen Hekim Serpil Ovalı, ekmeğin tek başına kilo yapmadığını belirterek, "Ekmek mutlaka tüketilmeli, ancak dengeli beslenilmelidir. Ekmek kan şekerini dengeler" diye konuştu.

Zayıflama diyetlerinde ekmek yerine yağlı ve aşırı şekerli gıdalardan uzak durulması gerektiğini anlatan Diyetisyen Serpil Ovalı, "Ekmek besin grubu 3. gruptur ve tahılların içerisinde yer alır. Buğday, bulgur, çavdar, pirinç mısır ve makarna bu gurup içerisindedir. Bu besin grubunun protein kalitesi düşüktür. Diğer besinlerle birlikte et, süt, yumurta gibi ürünlerle yenmesi halinde kilo alınmasına sebep olur. Ekmekte yağ oranı düşüktür. Ekmek yerken mutlaka buğdaydan yapılmış ekmek tavsiye edilir." diye konuştu.

Halk arasında ekmeğin şişmanlık yaptığı belirtilirken bu fikrin doğru olmadığını ifade eden Serpil Ovalı, "Başta da söylediğim gibi ekmek tak başına kilo yapmaz, Toplum olarak çok fazla meyve ve sebze yemediğimiz için gerekli vitamin ekmekte alınabilir. Bu yüzden şişmanlamayalım diye ekmek yememezlik yapılmaması gerekir. Ekmekte dengeli ve oranlı yenmesi gerekir." diye konuştu.

Kuru fasulyenin faydaları

Kötü kolesterolü düşürüyor, mide ve bağırsakları tedavi ediyor... Bugüne kadar sağlıklı ve zinde bir yaşamın doğru beslenmeden geçtiğini vurgulayan uzmanlar, bu konuda hep lifli gıdaların vazgeçilmezliğinden bahsetti.



Genellikle espri konusu yapılsa da çözünebilen lifli yiyeceklerin başında gelen 'kuru fasulyenin faydalarına' ise Amerikalı diyetisyenlerden destek geldi. İlaç Enstitüsü ve Amerikan Diyetetik Birliği (ADA), her gün yeterli miktarda lifli yiyecek tüketmenin vücudu birçok hastalıktan koruduğunu açıkladı. Uzmanlar, kuru fasulye gibi baklagillerden zengin beslenmenin yararlarını şu altı maddede özetledi:



1. Kalp hastalıklarına karşı korur. Günlük 12-33 gram lif alımının kan basıncını düşürdüğü gözleniyor. Ayrıca, lifli gıdanın kalp krizi ölümlerini yüzde 27 azalttığı biliniyor.



2. Diyabeti kontrol altında tutmaya yardım eder. Kan şekerinde daha yavaş artışa geçmesini sağlar.


3. Mide, ince ve kalın bağırsağı tedavi eder. Lifler kalın bağırsakta mayalanır ve kalsiyum gibi önemli minerallerin emilimine yardımcı olur.



4. Meyve, sebze, arpa, yulaf ve kuru baklagil gibi çözünebilir lifler, kandaki kötü kolesterolü düşürür.


5. Buğday ekmeği, kahverengi pirinç gibi tohumlu, taneli çözünemeyen lifler mide, ince ve kalın bağırsakların çalışmasını güçlendirir.

Lifli Gıdaların Şaşırtan Faydaları

İlaç Enstitüsü tarafından yapılan en son açıklama ve Amerikan Diyetetik Birliği (ADA) tarafından tanımlanan yazılı görüşe göre, diyet yemeği olan lifler, insanın ince bağırsağında sindirilmeyen ve emilemeyen karbonhidrat bileşenlerini içeriyor. Bunların vücudumuzu birçok hastalığa karşı koruduğu belirtiliyor.


Lifler diyetimizde neden bu kadar önemli? İşte bunun nedenleri:

1. Yeterli lifli gıda alımı kalp hastalıklarına karşı koruyor. Araştırmalar, günlük 12-33 gram lif alımının kan basıncını düşürdüğünü, kandaki kolesterol düzeyini iyileştirdiğini ve kardiyovasküler hastalıklarla ilişkilendirilen iltihabı azatlığını gösteriyor. Ayrıca, yapılan birçok araştırmada, diyete eklenen 10 gr lifli gıdanın kalp krizi ölümlerini yüzde 27 oranında azalttığı bulundu.

2. Çözünebilir lifler, kandaki kötü kolesterolü düşürüyor. Çözünebilir lif içeren yiyecekler arasında elma, arpa, yulaf, fasulye ve diğer kuru baklagiller, meyve ve sebzeler yer alıyor. Diğer çözünebilir lif kaynakları ise psilyum (pire otu), guar gum, pancar lifi, xanthan gum ve pektin.

3. Çözünemeyen lifler mide, ince bağırsaklar ve kalın bağırsakların çalışmasını güçlendiriyor. Buğday ekmeği, kahverengi pirinç gibi tohumlu, taneli yiyeceklerin tümü çözünemeyen lif kaynağıdır. Bazı yiyecekler doğal müshil maddesi içeriyor. Bunlar: kabak, bal, rubarb (Antrakinont türevi glikozid içeren bitki), incir, kuru erik, ahududu, çilek, elma kompostosu.

Besinlerdeki Kimyasal Maddeler ve Çocuklara Zararları

Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler. Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.

- Kansere yol açabilirler. Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecek yavrularımızın kanser olması için ortam hazırlamaktadır. Ayrıca bebeklere yalancı meme verilmemeli, plastik biberon kullanılmamalı, daha sağlıklı olan cam biberon kullanmalıdır. Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de korumamız gerekmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu, televizyon ve bilgisayardır.

- DEHA; hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabilirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA), rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini bildirmiştir. Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. Ayrıca DEHA için de çocuklarımızı cep telefonu, televizyon, bilgisayar vb. radyoaktif faktörlerden korumak gereklidir.

Açlık ve Tokluk Hissi

Açlık konusunda tecrübeli kişiler sayılabilecek hint fakirleri (ve benzeri kişiler), 2-3 günlük açlıktan sonra açlık duygusunun ortadan kalktığını ve bunun yerine iyilik halinin ve öfori (mutluluk, neşe, çoşku hali) durumunun geliştiğini belirtmektedirler.

Açlığın 4 aşaması vardır:

Aşama 1:

Açlık merkezi beyinin hipotalamus adı verilen bölümünde yer almaktadır. Barsak ve mide duvarında bulunan hassas sensörler hipotalamus ile irtibatı sağlarlar. Bu sensörler mide ve barsaklardaki yiyeceklerin meydana getirdiği dolgunluğunun miktarı hakkındaki bilgileri sinirler aracılığı ile hipotalamusa iletirler.

Diğer biyokimyasal sensörler de glukoz, amino asit ve yağ asitleri gibi çeşitli maddelerin kandaki düzeylerini kontrol ederler. Bu kontrole ilişkin bilgiler de hipotalamusa iletilir.

Kandaki glukoz (şeker) düzeyi düştüğünde, hipotalamus beyne uyarı göndererek yiyecek aranmasına yönelik davranışların başlatılmasına çalışır.

Sağlıklı beslenme ve obezite (şişmanlık)

Beslenme sağlığımızı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitemizi yükseltmek için vücudumuzun gereksinimi olan besinleri yeterli miktarda ve uygun zamanlarda almak için yapmamız gereken bilinçli bir eylemdir. Sağlığımızın korunmasında ve hastalıkların önlenmesinde yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir.

Besin gıdaların içinde bulunan, bireyin yaşamını sürdürmek, büyümek, iş yapmak gibi tüm faaliyetlerini gerçekleştirmek için dışarıdan almak zorunda olduğu yapı taşlarına ve enerji kaynaklarına verdiğimiz isimdir.

Başlıca besinler şunlardır:


1. Proteinler: Et, balık, tavuk, yumurta, süt, yoğurt, peynir, mercimek, fasulye


2. Karbonhidratlar: Ekmek, makarna, pirinç, şeker, meyve ve sebzeler


3. Yağlar: Zeytinyağı, mısırözü yağı, ayçiçeği yağı, tereyağı, margarin


4. Vitaminler: A, B, C, D, folik asit, E vitaminleri gibi


5. Mineraller: Kalsiyum, fosfor, demir


6. Su